Dünyada var olan her insan, inancı ne olursa olsun bir ruhu olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak ruhun ne olduğu üzerinde çok fazla düşünülmez. Dünyaya doğduğumuzda, İlahi olan ile doğrudan bağlantıda olduğumuz için ruha daha yakınız, ancak zamanla dünya öğrenimi başlar ve kendimize bir kimlik geliştiririz. Bu kimlik geliştikçe, ruhla bağlantımız zayıflar. Günlük yaşamın dünyevi koşturmacaları ve sorunları ile o kadar meşgulüzdür ki, aslında sınırlı insan bedenlerinden çok daha öte bir ilahi varlık olduğumuzu unuturuz. “Ben kimim, burada ne yapıyorum, ruh nedir, benimle nasıl bir bağlantı içindedir, yaşamımda nasıl bir işlevi var?” gibi soruları kendimize sormak aklımıza gelmez. Yaşamlarımızdaki mücadeleler ve kaos ortamı, bu soruları sorgulamamıza engel olur. Ancak sorgulamaya başlayan bir insan, görünenlerin hiç de göründüğü gibi olmadığını anlamaya başlar. Bu sorgulama, bir öğrenimdir ve elbette öğrenmek, değişmektir.
Peki bizi ne değiştirebilir? Ruhun Çağrısı’na cevap vermek...
Ruh, her an bize çağrıda bulunur. Çünkü ilahi bağlantıdadır ve bizim için en iyi olanın ne olduğunu bilir. Biz, onunla iletişim içinde olmamayı normal bir varoluş şekli olarak kabul ederiz. Ruha "Yüksek Benlik" de diyebiliriz. Çünkü dualite içinde benliğimiz bölünmüştür. Bir tarafı ego dediğimiz, kendini bir beden olarak algılayan düşük benliktir. Diğer tarafı ise gerçeği bilen, her şeyle bağlantıda olan Yüksek Benlik’tir. Yüksek Benlik, bedenlenmiş bilincimizden çok daha yüksek bir frekans bandındadır, ilahi bağlantıya sahiptir ve Tanrı ile iletişim kuran parçamızdır. Bu nedenle, Yüksek Benlik bizimle ilgili tüm planı bilir. Neden burada olduğumuzun farkındalığı ondadır; yaşam derslerimizi, amacımızı, yaşamdaki sorunlarımızın çözümlerini ve ilişkilerimizi nasıl şifalandıracağımızı bilir. Bize her an rehberlik etmek ister. Ancak özgür irade yasası burada da devreye girer. Yüksek Benlik bize yardım edebilmek için, bizim de bu farkındalıkta olmamız gerektiğini bilir. Yardımını bilinçli bir şekilde istemek, buna niyet etmek ve farkında olarak Yüksek Benlik'imize başvurmak gerekir. Bu niyetten sonra, akıl çelinmelerine karşı uyanık bir farkındalıkta olmak önemlidir. Çünkü Yüksek Benliğe sormuş olsak da, düşük benliğin sesi ve ayartmaları hala devrededir. Düşük beni dinlediğimizde, geçmiş öğrenilmişliklerimiz, yargılarımız, sınırlılıklarımız ve endişe duygularımızla seçimler yaparız. Bu seçimler, bizi geçmişin tekrarına götürür çünkü rehberliğimiz ego olan düşük benlikten alınmıştır. Ancak rehberliği Yüksek Benliğe bırakmayı seçtiğimizde, sezgilerimiz aracılığıyla yol göstermeye başlar.
Öğrenim, değişmektir. Bu noktada, deneyimler içerisinde öğrenmek ve değişmek de gereklidir. Ruh ile pazarlık yapılmaz, çünkü neyin şifa olduğunun farkındalığı ruhumuzda vardır. Bazen deneyimler zorlaşmış gibi görünse de, ruhtan istenen her yardım şifaya götürür. Direnci bıraktığımızda ve Yüksek Benliğin rehberliğine güvendiğimizde, bağlantımız ve hissedişimiz artar. Sezgisel olarak işaretleri duyumsar ve mesajlar alabiliriz. Özgür seçimimizle, ruh olan Yüksek Benliğimizin yol gösterişini izleyebiliriz. Bu sayede yaşamda Yüksek Benlik ile uyumlanır ve daha sık bağlantı kurarız.
Yüksek Benlik ile birleşmek, yaşamın kontrolünü bilgelikle ele almak demektir. Ruhu izlemek, Tanrı’nın, Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmekle eş anlamlıdır.
İçimizden gelen, ancak bizden daha büyük bir güç olan bu bilgeliği dinlemek, yaşamda ruhsal olarak gelişerek neşe, keyif ve coşkuda kalabilmemize yardımcı olur. Ruh ile bu dünyadayken bütünleşmek, yaşamımıza derin bir anlam ve anlayış getirir. Yüksek Benlik ile birleşmek, daha düşük olan özbenliğimizin yükselmesidir. Ruhsal gelişimde amacımız, dünyadaki varlığımızı ve kimliğimizi Yüksek Benlik’imizin frekansı ile aynı hizaya getirmek ve O’nun bilgeliğinin buradaki araçları olmaktır. Çünkü cevaplar O’ndadır ve ancak bu sayede şifa buluruz.
Daha Fazla Blog Oku
Farkındalıkla Dolu Postalar
Anlamlı ve Uygulanabilir İçerikleri Direkt Size Ulaştırıyoruz.